0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Nureddin Canikli, AK Parti Genel Lider Yardımcısı, bir yakınını Boydak Holding’e kayyım olarak atıyor. Bir mühlet sonra ‘bizim yurt dışında depo yapmamız lazım’ diyor. Almanya’da depo var. ‘Hayır Slovakya’da yapmamız lazım’ diyor. 20 milyon avro gönderiyorlar. Deponun sahibi Ertunç Laçiner. Tıpkı vakitte kayyum. Canikli’nin atadığı. Bu para da adam da yok ortada. Ne oluyor sonra? Bir kanun getiriyorlar. ‘Kayyımın yaptığı bütün süreçler, karar alan ve misyonunu yerine getiren şahısların, bu karar, vazife ve fiilleri nedeniyle hukuksal, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz’ diyor. Malı götür, hırsızlığı yap kanun gerinde kapı üzere duruyor, saray da gerinde kapı üzere duruyor. Siz bu türlü bir kanunu dünyanın hangi ülkesinde gördünüz, despot ülkeler dahil. Hırsızlık yapana hırsızlık yapabilirsin diye kendi Meclis’inden kanun geçiren bana bir ülke gösterin” dedi.

CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin küme toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:

TÜRKİYE İSLAM ÜLKELERİNE ÖRNEK OLMAK ZORUNDADIR: Dün İstanbul’da Türk Ocakları’nın düzenlediği bir değerli bir toplantıya katıldım. İslam dünyası sorunları ve tahlil yolları bahisli bir sempozyumdu. İslam dünyasının problemleri var ve Türkiye bu bahiste bütün İslam dünyasına örnek olmak zorundadır. Meseleleri aşan, demokrasisi gelişmiş bir ülke algısını yerleştirmek zorundadır. İnsanların inancına nasıl hürmet duyulduğunu bütün dünyaya göstermek zorundadır. Toplantıya katıldım, adalet vurgusunu yaptım. Adaletin ne kadar kıymetli bir kavram olduğunu İslam açısından da tabir ettim. Sabah, bir haber; Türk Ocağı İstanbul Vilayet İdaresi misyondan alınmış, diye. Ne söyleyeyim artık? Bizim konuşmaya muhtaçlığımız var, hengameye değil. Bizim birbirimizi dinlemeye gereksinimimiz var, arbedeye değil. Birbirimizi kötülemeye değil, bir ortada hoşu nasıl inşa edebiliriz, doğruları nasıl inşa edebiliriz, buna gereksinimimiz var. Sahiden anlamakta zorlanıyorum, sahiden.

AKILLARINI YİTİRMİŞ BUNLAR: İslam dünyasında dünya kadar sorun var. Kan akıyor İslam dünyasında. Birbirini öldürenler, İslam dünyasında yükte olarak. Birbirine kılıç çekiyorlar, silah çekiyorlar. ‘Allah Allah’ deyip onu öldürüyor, o da ‘Allah Allah’ deyip onu öldürüyor. İslam dünyasında kan durmasın mı, hoşluk olmasın mı, demokrasi, adalet olmasın mı? Adalet istiyorsunuz, tahammül edemiyorlar. Akıllarını yitirmiş bunlar. Adalete tahammül edemeyen bir anlayış bu ülkeye adaleti nasıl getirecek, Allah aşkına? Kimse endişelenmesin, biz getireceğiz biz, adaleti getireceğiz. Her hengame sonlarını getiriyor. Kendileri sonlarını getiriyorlar. Bizi dinleseler emin olun hoş şeyler olacak. Doğruları dinlemeye tahammül edemiyorlar. Buradan çıkmaları lazım.

İSTİŞAREYİ DÜŞÜNMEK DAHİ İSTEMİYORLAR: Yusuf Has Hacip’in 11. yüzyılda yazdığı hoş bir kitap var, ‘Kutadgu Bilig’, devlet olma bilgisi. 11. yüzyılda yazıyor. 21. yüzyıldayız. Devrin yöneticileri için ne söylüyor, üç unsur var. Halkın senin üzerinde üç hakkı var, bu hakları öde, halkı zorluğa düşürme; diyor. Bunlardan biri; paranın bedelini koru, yerlerde sürünmesin. İkincisi, halkı adil kanunlarla yönetim et, halkın adaletle yönetilmesini gerektiğini söylüyor. Üçüncüsü, bütün yolları konutun tut. Bugün de var yol kesici, bugün de var haydutlar. ‘Beşli çete’ boşuna mı söylüyoruz? Biz sarayın beslemeleri boşuna mı söylüyoruz? Yusuf Has Hacip’in belirlediği kuralların tamamının geçerli olduğunu görüyoruz. Yönetme güçleri yok, yönetemiyorlar. İstişare nedir? Bunu dahi düşünmek istemiyorlar. Bir kişi ‘ben her şeyi bilirim’ diyor. Bir kişi ‘ben her şeyi bilirim’ diyorsa aslında hiçbir şey bilmiyor demektir. Geldiğimiz nokta bu. Adalet değerli bir kavram. İstanbul’daki toplantıda adaletin ne olduğunu söz ettim. Toplumda şayet bir haksızlık adaletsizlik görürsen, bunların itiraz etme hakkı vardır.

ONLARIN SÖKÜLEN RÜTBELERİNİ MOTAMOT DİKECEĞİZ: Sabri Uzun, İstanbul Vilayet Lideri Canan Kaftancıoğlu’nun haksız yere misyondan alınması üzerine bir tweet attı, ‘yanlış yapıyorsunuz.’ Vay sen misin bunu söyleyen? Hanefi Avcı, Selahattin Demirtaş ile ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının uygulanması gerektiğini söylüyor. Anayasanın gereğini yapın diyor. Vay sen misin bunu diyen? İkisinin de rütbeleri sökülecek. Münasebet? ‘FETÖ terör örgütüyle iltisaklı.’ Bunlar, yazdıkları kitaplarla, sizin yaptığınız yanılgıları sizin yüzünüze vurdular. Adaletsizliğin ulaştığı boyutu görebiliyor musunuz? Sabri Uzun da Hanefi Avcı da unutmasın. Az kaldı zati, gelecek sandık. Onlar da biliyor geliyor gelmekte olan. Onların sökülen rütbelerini motamot dikeceğiz, motamot iade edeceğiz. Haksızlığa asla tahammül edemiyoruz. Haksızlığı gidereceğiz. FETÖ ile iltisaklı falan, daha evvel de söylemiştim, bizim atalarımızın söylediği hoş kelam vardır, bir ipte iki cambaz oynamaz. Cambazlardan birisi düştü, öteki cambaz ipte duruyor. O da düşecek inşallah, halkın iradesi ile düşecek. Göreceksiniz.

BÖYLE DEVLET İDARESİ OLMAZ: İntikam hissiyle devlet yönetilmez. ‘Niye benim yanımda durmuyorsun da doğruları söylüyorsun, seni cezalandıracağım’ diyor. TSK emeklilerini, 80-90 yaşında, mahpusa atıyorlar. Bu türlü bir devlet idaresi olur mu? Bu türlü bir devlet idaresi olmaz. Kanun Kararında Kararname ile misyonuna son verilen akademisyenler, 80-90 yaşında mahpusa atılan generaller, avukatlar, öğrenciler, harp okulu öğrencileri; siyasetçiler. Onlara söylemek isterim. Haksız yere ödenen her bedel, o kişinin ve mensubu olduğu ailenin de onurudur. Bunu kimsenin unutmasını istemem.

24 YIL SONRA TÜRKİYE ŞEKER İTHAL ETMEK ZORUNDA KALDI : Ekonomik olarak da yönetemiyorlar. Şekerde hiçbir zahmet yoktu. IMF talimatına uydular. Kota getirdiler. Esiyor ya bazen, onu millete söylüyor. Öbür taraftan gelen her talimatı motamot uyguluyor. Şeker üretimimiz düştü. Yetmedi. ‘Şeker fabrikalarını satın’ dediler. Sattılar. 10 fabrikayı 680 milyon dolara sattılar. Yani 11 milyar liraya 10 fabrikayı sattılar. Yalnızca nisan ayında tefecilere ödenen faiz, 19 milyar lira, bir ayda. Bunların yatacak yeri var mı? 24 yıl sonra Türkiye şeker ithal etmek zorunda kaldı. Artık dışarıdan şeker ithal ediyoruz. Niye? Birileri kazansın diye. Şeker fabrikaları neden özelleştirilmez? Zira bunlar üç-dört ay çalışıyor. O nedenle devlet çalıştırır, bu yükü özel kesim kaldıramaz. Ne yapıyor özel dal? Artırım üstüne artırım. Fatura millete çıkıyor.

BU MİLLET ARTIK UYANDI, BU MİLLETİN SESİ VAR: Çayda da o denli yapacaklar. 28 Nisan’da bir kanun teklifi gelecekti, CHP milletvekilleri sayesinde görüşmekten şimdilik vazgeçtiler. Şekerdeki oyunu çayda da oynamak istiyorlar. Ulusal Çay Kurulu fiyatları belirleyecekmiş. Bu iktidar size değil yabancı çay üreticilerine çalışıyor. Kelamım söz. Kim çalışıyorsa, onlardan yanayız. İktidarı alacağız Rizeli kardeşim, kaçak çayla nasıl çaba edilir göreceksin. Sen kazanacaksın. Biz oy peşinde kısır bir siyaset yapmıyoruz. Bizim için her şeyden kıymetli bu ülkede yaşayan insanların refahıdır mutluluğudur. Bizim siyaset anlayışımız budur. Rizeliyi, Trabzonluyu, Orduluyu, Giresunluyu çantada keklik görüyor. Unutma unutma. Bu millet artık uyandı. Milletin sesi var artık, duy bunu artık.

ERDOĞAN ORTADA BİR BENİ DİNLİYOR: Bizi dinlemiyorlar. Dinleseler. Güneş gücünü yapmaları lazım, zira oy alacak. Üreticiden yana değil lobilerden yanalar. Fakat biz halktan yanayız. Erdoğan beni dinlese çok düzgün olacak ancak dinlemiyor. Ancak ortada bir de dinliyor. Üç hafta evvel şeker hastası çocuklar için, günde üç sefer parmaktan kal almak  doğru değil, ‘düzeltin’ demiştim. Ben bunu yapacağım demiş, kelam vermiş. Teşekkür ediyorum kendisine. Eczacılar da büyük kahır içindeler. İlaç fiyat kararnamesi 13 yıldır güncellenmedi. 13 yıldır birebir fiyat, güncellenmesi lazım. Eczacılar artık sarfiyatları karşılayamaz noktaya geliyor. Bunların yarısı iflas edecek, bu türlü giderse. Bu çağrıyı da yapalım. İlaç fiyat kararnamesini güncellesinler.

YERİ GÖĞÜ İNLETİYORDU, ÖLENLERE SAHİP ÇIKTILAR MI? : Devleti yönetenlerin akılla ve bilgiyle yönetmeleri gerektiğini söyledim. Halka doğruları söylememek üzere bir gelenekten geliyorsanız, devleti sağlıklı yönetemezsiniz. Ortada bir efelenirsiniz efelendiğinizle kalırsınız, bir mühlet sonra bir şey yapmadığınız ortaya çıkar. Mavi Marmara’da şehitlerimiz vardı, milletlerarası sularda. Çetin Topçuoğlu ailesini ziyaret ettim. Oğlu, ‘bize kimse sahip çıkmadı’ diyor. Onların yanında olacağımızı, adaletsizliğin üzerine gideceğimizi söyledik. Daha acı olanı, ‘giderken bize mi sordunuz?’ cümlesi. Oraya gideceğini biliyordun, yeri göğü inletiyordun, İsrail’i suçluyordun, bunları tahrik ettin, ‘gidin’ dedin, gemiler verdin, hatta birtakım AK Parti milletvekilleri de katılacaktı, onlara, sonra vazgeçtiler. Ölenlere sahip çıktılar mı? Çıkmadılar. Lakin biz sahip çıktık. Biz adaletten yanayız.

GIKIN BİLE ÇIKMADI: Efeleniyor ya, Yunanistan’a efeleniyor. 2017’de bir konuşma yapmışım. ‘Ege Adalarını Yunanistan işgal etti’ diyorum. ‘Benim her söylediğime laf yetiştiriyorsun, işgal edilen adalara ait cümle kur’ diyorum, kuramıyor. Ortada bir gidip, ‘beni kızdırmayın, yok gelirim, giderim, Suriye’ye operasyon yapacağım, yok şunu yapacağım, yok bunu yapacağım. Yapıyorsan yap kardeşim. Ne bağırıp duruyorsun? Yapamayacağını ben de biliyorum sen de biliyorsun. Adalar silahlanırken; hocalar söyledi, emekli askerler söyledi, politikler söyledi. ‘Adalar’a silah getiriyorlar, Lozan’a aykırı’ diye. Gıkı bile çıkmadı. Daha acısı, biz GKRY’yi tanımıyoruz. NATO toplantısı var. Beyefendi itiraz etmemiş, onunla tıpkı masada yemek yiyecek. ‘Biz onu tanımıyoruz’, diyemiyor. ‘O gelecekse KKTC de burada olmalı’ diyemiyor.

NE DERSENİZ DEYİN, BİZ HAKLIYIZ: Marmaris’teki yangın. Orman yangınlarının olacağını… Parantez açalım, Bahçeli, ‘sen orman yangınlarının olacağını nereden biliyorsun?’ diyor. Bütün dünya biliyor. Anladığım kadarıyla tek bir makale okumamış. Soruyor, ‘nereden biliyorsun’ diye. Allah akıl fikir versin. Yangın çıktı, gittik oraya, üç gün söndüremediler. Niçin yapamıyorsunuz bunu? Gece görüşlü helikopter yok, 4 Temmuz’da gelecekmiş. Bu yangının çıkacağını ben değil bütün dünya söyledi. Gittim söyledim, ‘beşli çete olunca 10 dakikada ihale sonuçlanıyor.’ Sen beşli çeteye 10 dakika içinde ihale vereceksin, ormanları korumak için açtın ihaleyi, 4 Temmuz’u bekleyeceksin. En yangın var, devam ediyor. Ben bunu söyledim diye kıyameti koparıyorlar. Ne derseniz deyin, biz haklıyız.

KAFASINDAKİ AYRIMIN NE KADAR DERİN OLDUĞUNU GÖSTERİYOR: Çıkmış açıklama yapıyor, Erdoğan. ‘Muğla’da büyükşehir belediyesi sende.’ Muğla büyükşehir belediyesi bende değil, Muğla Büyükşehir Belediyesi, Muğlalılarındır. Bende değil, Muğlalılarda. Senin üzere ben devletim demeyiz. ‘Acaba ne yaptınız, büyükşehir belediyelerinin itfaiyesi yok mu, lakin biz CHP demedik, bakanlarla daima birlikte atılması gereken adımları attık.’ Devletin nasıl yönetildiğini bilmiyor. Evvel yangın söndürme konusunda AFAD yetkililerimiz, STK’lara, askerler, polisler; hepsine yürekten teşekkür ederim. Bütün imkansızlıklara karşın uğraş ettiler. Marmaris Belediyesi, 328 işçi görevlendirdi, 156 araçla müdahale ettiler. Vali biliyor, isteyen Vali. Su desteği yapıldı, veteriner takımları de görevlendirdiler, yiyecek içecek sağlandı, ayrıyeten taşınabilir tamir grupları de görevlendirdiler. Erzak, makine, ekipman… Bu adam devletin nasıl yönetildiğini bilmiyor, sen ben ayrımı yapıyor. Orman yanıyor. O hem senin ormanın hem benim ormanım. ‘Ayırmadım’ diyor, senin belediyeni. Bunu söylemesi bile başındaki ayrımın ne kadar derin olduğunu gösteriyor. Zati Türkiye bundan çekiyor, acıyı buradan çekiyor Türkiye.

SENİN VAZİFENİN KATİLİN SOFRASINA OTURMAK DEĞİL: Orman Kanunu’ndan da haberi yok, söyleyeyim tahminen bir yardımcısı dinler. Merkezi idarenin yetersizliği nedeniyle, bakanlar gidiyor ne yapıyorlar? Fırsat buldular, katıldılar, geldiler, katıldılar. Bir cümbüşe, Suudi prens mi geldi? Onunla bir arada sofraya oturdular, ağaçlar yanarken. Senin misyonun o, senin vazifenin katilin sofrasına oturmak değil. Bunların dünyaya bakışı, bizim dünyaya bakışımız ile birebir değil. Bizim ahlakımız ile bunların ahlakı ortasında dünya kadar fark var. Bizim adalet duygumuzla, bunların adalet duygusu ortasında dünya kadar fark var. Biz kul hakkına sahip çıkarız bunlar kul hakkını yerler.

SİZ BU TÜRLÜ BİR KANUNU DÜNYANIN HANGİ ÜLKESİNDE GÖRDÜNÜZ: Malum 15 Temmuz sonrası tasarruf mevduat sigorta fonuna, FETÖ ile iltisaklı olan, neyse artık orada bir sürü söz var; vatandaşların şirketlerini TMSF’ye devrettiler. Başlarına da birer kayyım atadılar. Hoş. Sonra piyasada simsarlar dolaşmaya başladı. Ellerinde kağıtlar, ‘Şu fabrikaya kaça almak istiyorsan, ben ayarlarım.’ Firma firma, endüstrici sanayici gezdiler. Kimileri biz bu türlü bir rezalete ortak olmayız dediler ve çekildiler. Nureddin Canikli, AK Parti Genel Lider Yardımcısı, bir yakınını Boydak Holding’e kayyım olarak atıyor. Boydak, mobilya kesiminde bir dünya markası, kabul edelim. Bir müddet sonra ‘bizim yurt dışında depo yapmamız lazım.’ Almanya’da depo var. ‘Hayır Slovakya’da yapmamız lazım’ diyor. Oraya dünyanın parasını, 20 milyon avro gönderiyorlar. Bu deponun sahibi Ertunç Laçiner. Birebir vakitte kayyum. Canikli’nin atadığı. Bu para da adam da yok ortada. Fakat Canikli hiç konuşmuyor. Artık buradan Canikli’ye sesleniyorum. Niçin konuşmuyorsun? Bu adamı niçin koruyorsun? Daha vahim bir şey. ‘İktidara gelince bunun hesabını sorarız’ dersiniz. Bir kanun getirdiler. Bunu bizim Kayseri Milletvekilimiz Çetin Arık, Binali Yıldırım’a soruyor. Nedir bu olay, diyor. Karşılık verilmiş değil. Meclis Lideri da duysun. Bu ‘Meclis’i tanımıyorum’ demektir. Onu tanımıyorsa, seni de tanımıyor demektir. Seni tanımıyorsa, işimiz var demektir. Tıpkı halde Fuat Oktay’a da soruyor. Ondan da tık yok. ya bunların hepsi bunun ortağı. Üzerine gidemiyorlar. Ne oluyor sonra? Bir kanun getiriyorlar. ‘Bu formuyla bir kayyım atanırsa, kayyımın yaptığı bütün süreçler, karar alan ve vazifesini yerine getiren bireylerin, bu karar, misyon ve fiilleri nedeniyle tüzel, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz’ diyor. Malı götür hırsızlığı yap kanun gerinde kapı üzere duruyor, saray da gerinde kapı üzere duruyor. Bu türlü bir kanunu bu Meclis’e kabul ettirdiler. AK Parti ve MHP’ye oy veren kardeşlerime sesleniyorum. Siz bu türlü bir kanunu dünyanın hangi ülkesinde gördünüz, despot ülkeler dahil. Hırsızlık yapana hırsızlık yapabilirsin diye kendi Meclis’inden kanun geçiren bana bir ülke gösterin. En geri kalan ülkeyi gösterin. Hırsızlığın, bu boyutlara ulaştığını hiç görmemiştim, duymamıştım. Hırsızın maddeyle korunduğunu da birinci sefer görüyorum.

BU KARDEŞİNİZ ONLARIN TAMAMINA HESABINI SORACAKTIR: ‘Meraklanma’ diyorlar. Söyleyen kim? Canikli söylüyor bunu, ‘meraklanma biz kanunu çıkaracağız.’ ‘Kimse bunu senden hesabını soramaz’ diyor. Fakat buradan milletime kelam veriyorum, hangi kanunu çıkarırlarsa çıkarsınlar, bu kardeşiniz onların tamamına hesabını soracaktır. Tamamına hesabını soracak. O nedenle söylüyorum. Bu memlekette huzur istiyorsanız bize katılacaksınız. Bu memlekette hak hukuk, adalet istiyorsanız bize katılacaksınız. Çiftçi kazansın, üretici kazansın, çay üreticisi kararsın fındık üreticisi kazansın diyorsanız bize katılacaksınız. Devleti soyan haramilerden hesap sorulmalıdır diyorsanız yeniden bize katılacaksınız. Haramilerin defterini göreceğiz daima bir arada herkesin aşı olsun, herkesin işi olsun, Halil İbrahim sofrası olsun konutta diyorsanız, bize katılacaksınız, biz yöneteceğiz. Türkiye’nin prestiji olsun. Kimseye el avuç açmayan bir Türkiye olsun, Türkiye’yi yönetenler onurlu beşerler olsun birilerinin önünde diz çökmesin. Katil dediğinin önünde ikiye katlanmasını diyorsanız bize katılacaksınız yalnızca. Uyuşturucu baronları ile gayret edemiyorlar, fotoğraflar çektiriyorlar. Sizin çocuklarınızı zehirleyen uyuşturucu baronları ile uğraş etmek istiyorsanız bize katılacaksınız bize. Devlette liyakat olsun diyorsanız bize katılacaksınız. Gençlerimiz geleceklerini dışarıda değil, kendi ülkelerinde arasınlar diyorsanız anneler babalar bize katılacaksınız. Suriyeliler kendi özgür iradeleriyle Suriye’ye gitsin diyorsanız yeniden geleceksiniz bize katılacaksınız. Birlikte çalışacağız birlikte çalışacağız birlikte yöneteceğiz hakkı hukuku ve adaleti birlikte sağlayacağız hiç kimsenin tasası olmasın. Hiç kimse ümitsizliğe kapılmasın. Ümitsizliğe kapılmak bizim kitabımızda yoktur.”