TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Meclis’te sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldiği iftar programında yaptığı konuşmada, sivil toplumun, demokrasinin olmazsa olmaz ana direklerinden olduğunu, bireyin, sivil toplumun güçlü olmasının demokratik toplumlarda güçlü devleti doğurduğunu söyledi.
Devletin, bireyin ve sivil toplumun gücünün birbirinden ayrılmaz bütünün parçaları olduğuna yürekten inandıklarını vurgulayan Kurtulmuş, Türk-İslam medeniyetinde sivil toplumun, Batı’yla kıyaslandığında farklı saiklerle ortaya çıktığını ve çok köklü bir geleneğe sahip olduğunu ifade etti.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, devletle mücadele ve kavga etmek üzerine gelişen Batı’daki sivil toplum anlayışının aksine, Türk-İslam medeniyetinde devletin eksik bıraktığı alanları doldurabilmek için ya da toplumdaki başka fonksiyonları yerine getirmek için gönüllü çalışmalar ortaya konulduğunu söyledi.
Kurtulmuş, tarihsel bakımdan çok sayıda sivil toplum kuruluşu denilebilecek geleneksel kurumlara sahip olunduğunu anlatarak, bunlardan birisinin iş hayatını örgütleyen loncalar olduğunu belirtti.
Bir diğerinin de toplumda kanadı kırık kuşlardan evlenecek kızlara kadar herkese yardımı sorumluluk kabul eden vakıflar olduğunu dile getiren Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Anadolu kentlerimizin hemen tamamında ecdadın bıraktığı varlıkların eserleri yerinde duruyor, bir kısmı yeniden onarılıyor, yeniden o günkü fonksiyonlarına benzer şekilde hayata kazandırılmaya çalışılıyor. Dolayısıyla çok köklü bir sivil toplum tecrübesine, geleneğine sahip olan bir milletiz. Bugün modern usullerle konuştuğumuz zaman sadece vakıflar, dernekler değil bunun ötesinde aramızda temsilcileri bulunan platformları, sendikaları, sosyal ağları hatta kooperatifleri içine koyduğumuz zaman Türkiye’de yaklaşık 150 bin sivil toplum kuruluşumuz var. Bu sivil toplum kuruluşlarımızın giderek daha güçlenmesi hem sayısal olarak sivil topluma destek olan vatandaşlarımızın sayısının artması hem de sivil toplum kuruluşlarımızın yönetsel kabiliyetlerinin artması, önümüzdeki dönemde önemli vazifelerimizden birisi olmalıdır. Bu çerçevede emeği geçen bütün arkadaşlarımıza yürekten teşekkür ediyorum.”
Kurtulmuş, Türkiye’nin sivil toplum kuruluşlarının dünyanın her yerinde faaliyetinin bulunduğunu, on binlerce kilometre ötedeki insanlara sadece insan oldukları için yardım eli uzattıklarını, toplumsal dayanışmanın bütün imkanlarını oradaki insanlara tahsis etmek amacıyla seferber olduklarını gördüklerini ve bundan memnuniyet duyduklarını söyledi.
Dünyanın birçok yerinde Türk sivil toplum kuruluşlarının gösterdiği bu hamiyetperver davranış dolayısıyla gittikleri her ülkenin yöneticilerinin kendilerine teşekkür ve takdirlerini ifade ettiklerini aktaran Kurtulmuş, bunun Türkiye için fevkalade önemli bir kazanç olduğunu vurguladı.
Kurtulmuş, “Türkiye’de sivil toplum kuruluşlarının becerilerinin zaman içerisinde arttığını ve çok hızlı bir şekilde sorunların, krizlerin çözülmesi konusunda önemli kabiliyetler kazandıklarını görmek memnuniyet vericidir.” dedi.
Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat 2023’teki depremlerde sivil toplum kuruluşlarının önemli bir kısmının birkaç saat içinde etkilenen illere ulaşmayı başardığını dile getiren Kurtulmuş, “Başta Türk Kızılay olmak üzere bütün yardım kuruluşlarımızın, ayrıca özel olarak yardım kuruluşlarının, derneklerin, vakıfların depremden sonra büyük bir dayanışma örneği gösterdiğini hepimiz iftiharla izledik. Allah bir daha böyle bir acı göstermesin. Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları, her alandaki kabiliyetlerini özellikle yardımlaşma ve dayanışma alanında en üst seviyeye çıkarmış bulunuyorlar.” şeklinde konuştu.
Kadın haklarından çevrenin korunmasına, çocuk haklarından yeşil doğanın oluşturulmasına kadar hemen her alanda Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarının gerçekten fevkalade büyük bir birikim sahibi olduğunu ve önemli adımlar attıklarını gördüklerini ifade eden Kurtulmuş, şunları söyledi:
“Kitlesel olarak iş adamları derneklerimizin, odalarımızın, borsalarımızın, sendikalarımızın, işveren derneklerimizin, memur sendikalarımızın, işçi sendikalarımızın büyük bir beceri kazandığını, büyük bir kurumsal kabiliyet kazandığını da görüyoruz. Bunları artırarak yolumuza devam etmemiz lazım.
Bu, şu açıdan önemlidir: Sivil toplum, hiç söylemeye gerek yok ki demokrasinin nişanelerinden birisidir. Sivil toplumu güçlü olmayan bir toplumun demokrasisinin de güçlü olması mümkün değildir çünkü demokrasi, sadece beş yıldan beş yıla oy verme işi değildir. Demokrasi, bu süre içerisinde toplumun farklı alanlarında çalışmalar yaparak teklifleri, projeleri, karar vericilere yansıtabilmek ve memleketin hayrına olacak işlerin yapılması için elimizdeki bütün imkanları seferber edebilmek işidir. Bunun için sivil toplum kuruluşlarının kendi aralarında da farklı bir rekabet içerisinde olmasını arzu ederiz. Bu çerçevede devlet her yeri, her alanı kendi imkanlarıyla doldurabilecek, kuşatabilecek tabii ki bir güce sahiptir ama aslolan devletin boş bıraktığı alanları ya da devletin desteklenmesi gereken alanlarda da sivil toplumun projeleriyle ortaya çıkabilmesini temenni etmektir.”
Özellikle krizlerde toplumun bütün kesimlerine kuşatıcı hizmet verebilecek en önemli alanın, sivil toplum kuruluşları olduğunun altını çizen Kurtulmuş, şunları dile getirdi:
“Yardımlaşmanın, dayanışmanın, fikir üretmenin, proje üretmenin, farklı fikirleri bağırmadan, çağırmadan karşılıklı müzakere edebilmenin, farklı fikirlerden de millet hayrına, vatanımızın hayrına sonuçlar çıkarabilmenin pratik unsurları sivil toplum kuruluşlarımızdır. Bu çerçevede şunu da özellikle ifade etmek isterim ki Türkiye’de sivil toplum kuruluşları son yıllarda ciddi bir uluslararasılaşma sürecindedir. Bunu da iftiharla takip ediyoruz. Sadece içeriye dönük sözler değil insanlığa dönük, dünyaya dönük sözlerin ve hizmetlerin ortaya konulması da fevkalade önemlidir. Bu anlamda yurt dışında Türk kültürünün yaygınlaştırılması için hizmet veren kuruluşlarımızı, onların ortaya koymuş olduğu sivil çabaları, yardım kuruluşlarından yararlı olarak Türkiye’nin kültürel diplomasi alanındaki mekanizmalarına da katkı sunan sivil toplum kuruluşlarını tebrik ediyorum.”
TBMM Başkanı Kurtulmuş, Gazze’de süren olayların, sivil toplumun ne kadar önemli olduğunu bir kere daha çok net şekilde ortaya koyduğuna işaret ederek, 5 ayı aşkın süredir bütün dünyanın izlediği ve İslam ülkelerinin de yeterince tepki gösteremediği Gazze’deki soykırım boyutlarına varmış bu büyük katliam karşısında dünyanın dört bir tarafında sivil toplum kuruluşlarının fevkalade ciddi hassasiyet ortaya koyduklarını söyledi.
Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu anlamda her tarafta binaların yıkıldığı, insanların gölgesine sığınacağı bir duvarın dahi kalmadığı Gazze Şeridi’nde hayatlarını hiçe sayarak oradaki insanlara yardım etmek için siyonist rejimin çizdiği işgal sınırlarını tanımayan Sınır Tanımayan Doktorları saygıyla, minnetle yad ediyoruz. O doktorların içerisinde o sivil toplumdan gelen, gönüllülük esasıyla çalışan, hayatını hiçe sayan o insanlar, büyük bir insanlık destanı, büyük bir kahramanlık destanı yazıyorlar. Ne yazık ki aralarında onlarcasının da o saldırılar sırasında öldüğünü biliyoruz. Aynı şekilde bırakın bir duvarı, doğru dürüst yemek pişirecek bir tencerenin bile kalmadığı Gazze’de ellerindeki imkanları seferber ederek, dünyanın dört bir tarafından zor şartlarla getirdikleri malzemeleri kararak orada Filistinli aç, muhtaç insanlara iftar sofraları hazırlayan sivil toplumun gönüllülerini de saygıyla, şükranla, minnetle yad ediyorum.”
Kurtulmuş, Batılı ülkelerin bu süreçte hükümetler nezdinde ne kadar duyarsız kaldıklarına işaret ederek, şunları kaydetti:
“Şimdi şimdi bir şeyler söylemeye başlıyorlar. Eskilerin güzel bir tabiri var: Basra yıkıldıktan sonra ne yaparsanız bunun bir faydası yok. Hükümetlerine rağmen Batı’da sokaklara yüz binlerce hatta bazı ülkelerde milyonlarca insanın çıkabilmiş olmasının arkasındaki en temel güç, o ülkelerdeki sivil toplumun oluşturduğu güçtür. Sivil toplum, büyük bir Filistin duyarlılığı, Gazze’deki katliama, soykırıma karşı büyük bir insanlık destanı yazdı. Sevinerek ifade ediyoruz ki birçok yerde insanlık cephesi diyebileceğimiz cepheyi kurdular. Bu cephenin kuruluşunun itici gücü, motive eden ana gücü, Batı toplumlarında da var olan insaflı, vicdanlı sivil toplum kuruluşlarıdır. Böylece hükümetlerin üzerinde baskı kurmayı başarabildiler ve hükümetlerine rağmen meydanlara çıkarak, bu katliamı lanetleyerek insanlığa karşı vazifelerini yerine getirmeye çalıştılar.”
TBMM Başkanı Kurtulmuş, sivil toplumun bu baskıları nedeniyle dünyanın dört bir tarafında yardım organizasyonlarının yeniden gözden geçirilmesi, özellikle ramazan dolayısıyla insanların iftar sofralarının şenlendirilmesi için insanlığın harekete geçtiğini anlattı.
“Türkiye’nin, şu anda isimlerini tek tek saymayacağım, çok sayıda sivil toplum kuruluşunun Gazze’ye bir lokma ekmeği fazla ulaştırmak için nasıl sabahlara kadar çalıştıklarını biliyorum.” diyen Kurtulmuş, Mersin’den Gazze’ye bir iyilik gemisini organize eden Türk Kızılayı bu öncülüğünden dolayı kutladı.
Kurtulmuş, “Türk Kızılayın bu çıkışı, Özgür Gazze Hareketi’nin 2010 yılında başlatmış olduğu Gazze’ye ablukayı kırma faaliyetlerinin bir devamı olarak görülmeli ve bu anlamda da uluslararası camiadaki yardım kuruluşlarına da pratik ve görünür bir çağrı olarak kabul edilmelidir.” diye konuştu.
Bir yandan yardım çalışmaları sürerken diğer taraftan sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu fevkalade müspet rüzgarın, dünyanın bir çok yerinde aslında siyasetin dışındaki alanları da kaplayan, siyonizmin pervasızlığına “Dur! Biz de insanız, yeter artık.” diyen çığlıkların dünyanın her tarafında duyulmasına vesile olduğunu dile getiren Kurtulmuş, şöyle devam etti:
“En son Berlin Film Festivali ve Oscar Ödül Töreni’nde ortaya konulan o protestolar, o sözler, hepimiz adına, vicdanı olan milyarlarca insan adına söylenmiş sözlerdir. Ramy Youssef’un ödül töreninde söylediği, ‘Siz, Gazze deki bu insanları nasıl böyle öldürüyorsunuz? Lanetliyoruz.’ manasındaki sözleri, kimsenin hafızasından çıkmamıştır. Aynı şekilde Jonathan Glazer’in söylediği, en önemli Holokost filminin yönetmeni, kendisi de bir Yahudi, İsrail’e, ‘Sizin yaptığınızın, size yapılan Holokost’tan hiç farkı yoktur.’ diyerek meydan okuyan bir konuşma yapabilmiştir. Kırmızı halılar üstünde, ödül törenlerinde, dünyanın en steril alanları kabul edilen o alanlarda insanlar gönüllerinden gelenleri söylemiş ve bu zulmün durdurulabilmesi için feryat etmiştir.”
Kurtulmuş, bu etkinliklerde yakalarına rozetler takarak protesto edenlerin de bulunduğuna dikkati çekerek, “Eğer sivil toplumun canlı, güçlü, fedakar çalışmaları, çabaları olmasaydı ne bugün İsrail’e dönüp ‘Şunu şöyle yanlış yapıyorsunuz.’ diyebilirdi ne bu protestolar olabilirdi ne de oraya bir koli erzak gönderilebilirdi.” dedi.
Kurtulmuş, Türkiye’nin, milletçe ve devletçe başından itibaren bu süreçte yekvücut durduğunu görmenin, kendisine ayrı bahtiyarlık verdiğini ifade ederek, “Dünyada az millet vardır hatta şunu söyleyebiliriz ki bu seviyede Gazze’deki insanlık suçlarının karşısında duran ve Filistin davasına sahip çıkan neredeyse dünyadaki tek ülke Türkiye’dir. Hem devlet olarak başta Sayın Cumhurbaşkanı’mız olmak üzere hem millet olarak hem TBMM olarak.” diye konuştu.
TBMM’nin, İsrail’in 7 Ekim’de Gazze’ye yönelik saldırılarının başlamasının ardından 9 Ekim’de bütün siyasi partilerin ortak imzasıyla İsrail’in saldırganlığını kınayan ortak bildiri yayımladığını hatırlatan Kurtulmuş, Holokost’a benzeyen El-Ehli Baptist Hastanesi’nin bombalanmasının da bütün siyasi partilerin imzasıyla TBMM tarafından telin edildiğini anlattı.
Numan Kurtulmuş, “Türkiye’de hemen hemen bütün siyasi partiler ortak bir noktada durdu. Sivil toplum kuruluşları, tereddütsüz bir şekilde zalimin karşısında, mazlumun yanında yer almaya gayret etti. Bu tarihsel süreç içerisinde Türkiye’nin devletiyle, milletiyle, sivil toplumuyla vermiş olduğu bu örnek mücadele, tarihe altın harflerle düşülmüştür, kaydedilmiştir.” değerlendirmesinde bulundu.
Yarın ABD’li aktivist Rachel Corrie’nin vefatının seneidevriyesi olduğunu dile getiren Kurtulmuş, şunları ifade etti:
“20’li yaşlarının ortalarında, Gazze’de Refah Sınır Kapısı’na birkaç kilometre uzaklıkta, oradaki Müslümanların evleri yıkılırken ‘Yıkamazsınız. Bu, bir insanlık suçudur, buna müsaade etmem.’ diyerek buldozerin karşısına geçti. Ne yazık ki siyonist rejimin buldozeri, gencecik bu kadını ezerek, kemiklerini kırarak orada öldürdü. Hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz. Rachel Corrie’nin cesareti insanlık adına ortak bir mücadelenin de fitilini ateşlemiştir. Kimileri İsrail’in adını duyduğu zaman ayakları titrerken İsrail’in zalim, katil ordularını karşısında görmesine rağmen dimdik ayakta duran bu hanımefendiyi şükranla, minnetle yad ediyoruz ve insanlık tarihinin altın sayfalarında yer aldığına inanıyoruz. O da bir sivil toplum hareketinin mensubuydu. Bizim eskilerin güzel bir duası var: Allah dinince dinlendirsin. Gerçekten bu kadar büyük bir fazileti ortaya koymak çok az insana nasip olur. Bu anlamda hem Filistin davasının hem mazlum milletlerin verdiği mücadelenin unutulmaz kahramanlarından birisi olmuştur.”
TBMM Başkanı Kurtulmuş, ramazan gününde bunları konuşmanın ızdırap verici olduğunu dile getirerek, İsrail ile Netanyahu ve çetesinin yaptığı bu soykırıma varan katliamlarda sonu olmayan bir yola girdiğini belirtti.
Kurtulmuş, “Güney Afrika Cumhuriyeti’nin ortaya koyduğu Uluslararası Adalet Divanındaki bu davanın sonunda öyle görünüyor ki İsrail yönetimi ve Filistin davası için yeni bir dönemin başlangıcı olacaktır. İnşallah 1967 sınırlarında, başkenti Kudüs olan, bütünüyle toprak bütünlüğü sağlanmış, o sokaktan öteki sokağa geçmek için İsrail makamlarından izin alınan ya da İsrail polisinin insafına terk edilen bir Filistin değil tam manasıyla toprak bütünlüğüne sahip çıkan egemen bir Filistin devletinin kurulduğunu görmek, inşallah hepimize ve bütün insanlığa nasip olacaktır.” ifadelerini kullandı.
Sivil toplum kuruluşlarına çalışmaları dolayısıyla minnettarlığını dile getiren Kurtulmuş, Meclisin, devletin ve milletin hayrına yapacağı çalışmalarda sivil toplum kuruluşlarının emrinde olduğunu sözlerine ekledi.
Programda Ankara Valisi Vasip Şahin, AK Parti Ankara milletvekilleri Fuat Oktay, Kurtcan Çelebi, Vedat Bilgin, Zeynep Yıldız, Ahmet Fethan Baykoç, Jülide Sarıeroğlu, Murat Alparslan, Lütfiye Selva Çam, TBMM İdare Amiri ve MHP Gaziantep Milletvekili Sermet Atay, İYİ Parti Sözcüsü ve Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu, DEVA Partisi Ankara Milletvekili Sadullah Ergin, TBMM Genel Sekreteri Talip Uzun, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Gürsel Baran, HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, SETA Direktörü Burhanettin Duran, Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, Türk Kızılay Derneği Genel Başkanı Fatma Meriç Yılmaz, Şehit Aileleri Federasyonu Başkanı Hamit Köse, Mehmetçik Vakfı Genel Müdürü İsmail Şanlı ve çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcisi yer aldı.
SPOR
10 Aralık 2024SPOR
10 Aralık 2024SPOR
10 Aralık 2024SPOR
10 Aralık 2024SPOR
10 Aralık 2024SPOR
10 Aralık 2024SPOR
10 Aralık 2024Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK , GDPR ve CCPA kapsamında toplanıp işlenir. Detaylı bilgi almak için Veri Politikamızı / Aydınlatma Metnimizi inceleyebilirsiniz. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.